TİKTAKLARIMIZIN DEĞERİNİ BİLENLERDEN OLALIM

Saniyeler tiktak etmekte, bu tiktaklar, belki de bize bizden haber vermekte.
Ey Âdem, bizim şu dünya da, o kadar az tiktağımız vâr ki, gel biz bu tiktaklarımızın değerini bilenlerden olalım
Ey cân, sen kurulmuş bir saat gibisin, unutmâ senin her fiilin bir tiktak gibidir, fiillerin dakikâ, dakîkaların ise saatler gibidir, saatler ise günlere, günler yıllara, yıllâr ise bir ömür gibidir.
Sultânım farkındamısın, kendi saatini kendin oluşturmaktasın, kendi ömrünü kendi fiil tiktaklarınla yazmaktasın
aslın da sen, bu tiktakli saati bir taraftan oluşturur iken, bir taraftan da kendi tercihlerinle eritmekte ve yok etmektesin. Azîz'im, sen dünyânın gidişâtını  durduramazsın.
Lâkin kendi gidişatını durdurabilirsin, nasıl mı ? tabiki bu nasılın cevabını beraber şöyle cevaplayabiliriz
Doğru tiktaklarla, doğru tercihlerle, doğru eylemlerle, doğru enerji akımlarıyla, doğru bakışlarla, doğru duyuşlarla, doğru söylemlerle, doğru tutuşlarla, doğru yürüyüşlerle, doğru hissedişlele, doğru empatilerle durdurabilir ve kendimizi yeniden ayarlayabiliriz
İşte o an, an da yeniden dogduğumuzu hissederiz, o an belki de meğer biz yaşayan ölulerdenmişiz diye idrâk eder, tefekkür ederiz.
İşte o dem, an daki doğuşumuza duâ eder, şükreder, hamdederiz.
Allâh aşkına şu kalbimize ön yargısız bir şekil de yaklaşalım,
Hakîkatler aşkına şu kalbimize samîmi bir şekil de yaklaşalım,
Sevilmesi gerekenler aşkına şu kalbimize sevgiyle saygıyla gidelim,
O Kalbi çôk iyi dinlemeli, hem de bu dinleyişi hayretlerle, heyecanlarla dinlemeliyuz
O kalp, tiktakların şâhını bize lutfetmekte
O lutfuf edilen tiktakların şâhı aslın da, biz insanların nasıl saate dönüştüğünü,
Nasıl saniyelerin ilerleyişini
Nasıl dakikalarımızın büyüdüğünü
Nasıl dakikaların kartopu gibi büyüdüğünü saatler olduğunu
Nasıl kartopu gibi olan saatlerimizin dağlar gibi günlere dönüştüğünü
Nasıl dağlar gibi günlerimizin ummânlar gibi aylara dönüştüğünü
Nasıl ummanlar gibi aylarımızın âlemler gibi yıllara dönüştüğünü
Nasıl alemler gibi yıllarımızın Ömre dönüştüğünü o an, o dem müşâhede edeceğiz
İşte o an biz belki de kendimizi yeniden tanıyanlardan, kendimizi yeniden sevenlerden olacağız
İşte o an, keşfedilmesi gereken en büyük eserin insan olduğunu idrâk edeceğiz
İşte o an, sırrımızın ucundan tutmuş olacağız, işte o an gayretimiz kadar, sırrımızın kapısını aralayacağız
İşte o an Âdemdeki Âdemin özüyle müşerref olacağız
İşte o an, tiktak eden saatle, belki de kalbimizi dost eyleyeceğiz
İşte o an en yüce saatin insan olduğunu yaşayarak öğreneceğiz
Ey yolcu, dur ve bu saatin fonksiyonlarını çôk iyi düşün,
Unutma senin her fiilin, bu saatin çarklarını oluşturmakta
Eğri fiiller gerisingeri ilerletmekte, doğru fiiller ise ilerlettikçe ilerletmekte
Ey cân dostlar, siz hiç geri kalan saatin kullanıldığını gördünüzmü ? Elcevâp elbette hâyır, o vakit kalbimizi de, bedenimizi de, ruhumuzu da ilerletebilecek, insanlık ve kulluk saatimizi tıkır tıkır işletebilecek gayretler ve ameller üzerinde yoğunlaşmalı
Ne mutlu yoğunluğu sergileyebilenlere
Ne mutlu tik tak larla özünü bulabilenlere.

YAZILARIN TÜM SORUMLULUĞU YAZARLARA AİTTİR

*YAZILARIN TÜM SORUMLULUĞU YAZARLARA AİTTİR

Yazarın Diğer Yazıları