Kalaycı, yıl içinde yaşanan zirai don ve kuraklığın tarımsal üretimi ciddi biçimde etkilediğini, tahıl üretiminde yüzde 12,4'lük bir düşüş beklendiğini ifade etti. TÜİK'in ikinci üretim tahminlerine göre tahıllarda ve diğer bitkisel ürünlerde yüzde 10,4, sebzelerde yüzde 0,8, meyve–içecek–baharat bitkilerinde ise yüzde 30'un üzerinde gerileme öngörüldüğünü belirtti. Tarımsal katma değerin ise 2024'te artmasına rağmen 2025'in ilk iki çeyreğinde daraldığını hatırlatarak yıl genelinde küçülmenin yüzde 1'e ulaşabileceğini söyledi.
2026 yılı bütçesinde tarımsal destek programları için 168 milyar lira, tarımsal yatırımlar için 190 milyar lira ve kredi ile ihracat destekleri için 268 milyar lira kaynak ayrıldığını belirten Kalaycı, komisyon sürecinde verilen önergeyle Ziraat Bankası, Tarım Kredi Kooperatifleri ve Ziraat Katılım Bankası için üretici finansmanına yönelik 50 milyar liralık ek ödenek sağlandığını da dile getirdi. Ancak tüm bu rakamlara rağmen girdi maliyetlerinin üreticiyi zorladığını vurgulayan Kalaycı, mazot, gübre, ilaç ve yem gibi temel girdilere erişimin mutlaka daha uygun koşullarda sağlanması gerektiğini söyledi.
"Konya Ovasının gidişatı çok vahim”
Konya Ovası'nın Türkiye tarımı açısından taşıdığı stratejik öneme dikkat çeken Kalaycı, bölgenin kuraklık, iklim değişikliği ve kontrolsüz yeraltı suyu kullanımı nedeniyle hızla çoraklaşma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu ifade etti. Akşehir Gölü'nün tamamen kuruduğunu, Beyşehir Gölü'nde ise su seviyesinin kritik düzeylere düştüğünü belirterek, ovada yeraltı suyuna ancak 400 metrenin üzerinde açılan kuyularla ulaşılabildiğini söyledi. Obrukların ve yarıkların giderek arttığını, bazı yerleşim alanlarının dahi risk altında olduğunu belirterek bu durumun yalnızca Konya'nın değil, bütün Türkiye'nin meselesi haline geldiğini vurguladı.
"Denizlere boşa akan sular Konya'ya yönlendirilmeli”
Kalaycı, Konya Ovası'nda yaşanan su krizinin çözümü için havzalar arasında su transferinin artık kaçınılmaz olduğunu belirtti. Ermenek Barajı, Manavgat Çayı, Hirfanlı Barajı ve Fırat Nehri gibi kaynaklardan su getirilmesi konusunda yıllardır proje geliştirilse de somut adım atılmadığını ifade etti. Kuzey Kıbrıs'a deniz altından su taşınabilmişken Konya Ovası için gerekli projelerin de süratle hayata geçirilebileceğini söyleyen Kalaycı, kış aylarında denizlere boşa akan suyun dahi ovaya yönlendirilmesinin yeraltı su seviyelerini toparlayabileceğini dile getirdi. Bu projelerin mutlaka 2026 yılı yatırım programına alınması gerektiğini vurgulayarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın konuya vakıf olduğu takdirde süreci hızlandıracağına inandığını belirtti.
Hayvancılıkta sürdürülebilirlik ve destekler
Kalaycı, Türkiye'nin et ve süt ihtiyacını dışa bağımlı olmadan karşılayabilmesi için hayvancılık sektörünün güçlendirilmesine yönelik adımların önemine dikkat çekti. Suni tohumlama uygulamalarının yaygınlaştırılması, mera ıslahının hızlandırılması, üretici örgütlerinin daha etkin hale getirilmesi ve genç–kadın yetiştiricilerin sektöre kazandırılmasının elzem olduğunu ifade etti.
Hayvancılıkta yaşanan çoban sorununa da değinen Kalaycı, özellikle Afgan uyruklu çobanların çalışma izniyle kayıt altına alınmasının hem sektör hem de güvenlik açısından zorunlu hale geldiğini söyledi.
"Süt desteği en az 1,50 lira olmalı”
Üreticilerin en çok şikâyet ettiği konulardan birinin süt destekleri olduğunu ifade eden Kalaycı, yem fiyatlarındaki artış göz önüne alındığında desteğin en az 1,50 lira seviyesinde olması gerektiğini aktardı. Süt fiyatından stopaj ve Bağ-Kur kesintileri yapıldığı için mevcut desteğin önemli kısmının üreticiye yansımadığını belirtti.
TARSİM'in hayvan hayat sigortasının ise kapsamı dar olduğu için üreticiye yeterli faydayı sağlamadığını, bu yıl şap hastalığı nedeniyle yaşanan hayvan kayıplarının büyük bölümünün karşılanmadığını ifade ederek sistemin yeniden düzenlenmesi gerektiğini söyledi.
"Küpe ücretleri ve birlik sorunları çözülmeli”
Son olarak Kalaycı, geçmişte süt birlikleri tarafından ücretsiz yapılan küpe takma işleminin damızlık sığır yetiştiricileri birliğine devredildiğini, bu nedenle her buzağı için desteklerden 175 lira kesinti yapıldığını belirterek bu uygulamanın üreticiyi mağdur ettiğini dile getirdi. Her birliğin kendi üyelerine ücretsiz küpeleme hizmeti verebilmesi gerektiğini ifade etti. Ayrıca süt birliklerinin başarı kriterlerinin; üye sayısı, süt toplama kapasitesi, pazarlama performansı ve vergi düzeni gibi somut göstergelere göre belirlenmesinin daha adil olacağını vurguladı.