Bu miting, sadece siyasi bir etkinlik değil; aynı zamanda Türkiye'nin siyasi atmosferine, toplumsal vicdana ve adalet arayışına dair güçlü semboller taşıyan bir karşı duruştu. Fakat bu buluşmanın ardından, yine sayılar tartışıldı, niyetler sorgulandı, olaylar çarpıtıldı.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Konya'daki mitingde yaptığı konuşmada, "Bugün dostun evindeyiz” diyerek Hazreti Mevlana'nın hoşgörü mirasına atıfta bulundu. Ancak miting meydanının seçimi bile başlı başına bir tartışma konusu haline getirildi. Kılıçaslan Kent Meydanı'nın geçmişte Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından bile tercih edilmediği, "tehlikeli” olduğu iddialarıyla CHP'nin burada miting yapma iradesi küçümsenmeye çalışıldı. Oysa demokrasi, en çok da "zor” meydanlarda, "alışılmadık” şehirlerde konuşulabildiğinde anlam kazanır.
Konya mitingi, yalnızca bir siyasi partinin propagandası değil; iktidar tarafından adaletsizlikle suçlanan bir belediye başkanının, halkla kurduğu güçlü bağın da göstergesiydi. Ekrem İmamoğlu'nun cezaevinden gönderdiği mesajda geçen "Adaletin olmadığı yerde, gönüllerde dev obruklar oluşur” cümlesi, hem fiziki hem de manevi çöküşün metaforuydu.
Mitingin ardından "az kişi katıldı”, "meydan boştu” gibi klasikleşmiş yorumlar servis edildi. Oysa siyaset, sadece sayı saymak değil, hangi sayının ne anlama geldiğini görebilme meselesidir. Eğer 100 kişi adalet için gelmişse, milyonluk sessizlikten daha değerlidir. "Azı çoğa sayın” diyen İmamoğlu'nun çağrısı, bir inancın ve iradenin ifadesidir, bir kalabalık hesabı değil.
Konya'da toplanan kalabalığın büyüklüğü değil, taşıdığı anlam önemlidir. Bu mitingde söylenen her söz, Türkiye'de hukukun ve vicdanın nasıl bir sınavdan geçtiğini gösteriyor. "Hak, hukuk, adalet” sadece bir slogan değil; bu toplumun mayasına işlemiş bir özlemdir. Ve bu özlem, hiçbir meydan küçümsenerek, hiçbir sayı çarpıtılarak bastırılamaz.
Konya, bugün siyasetin kalıplarına değil, vicdanın sesine kulak verdi. Asıl mesele de bu zaten: Gerçek sayılarla değil, doğru tarafla birlikte olmak.