Belediyeler Hizmet Yerine Saltanata Dönüştü

Son dönemlerde belediyelerin asli görevlerinden uzaklaşarak, adeta birer siyasi ve şahsi ikbal alanına dönüştüğüne şahit oluyoruz. Belediyecilik artık sadece yol yapmak, çöp toplamak, sosyal hizmet üretmek değil; reklam yapmak, şov yapmak ve yakın çevreyi ihya etmek üzerinden şekilleniyor.
Bir hizmet yapılıyor, ardından o hizmetin reklamı hizmetin kendisini gölgede bırakacak kadar abartılı hale getiriliyor. Lüks tanıtımlar, görkemli açılışlar, profesyonel prodüksiyonlarla hazırlanmış sosyal medya videoları... Peki bütün bunların maliyeti? Elbette yine halkın sırtından çıkıyor. Oysa belediyeler şov alanı değil, milletin derdine derman olacak hizmet ocakları olmalı.

Bugünlerde özellikle bazı CHP'li belediyelere yönelik yürütülen operasyonlar gündemi meşgul ediyor. Ancak şunu unutmamak gerekir ki; belediyeler yalnızca bir partinin değil, tüm halkın ortak kurumlarıdır. Sorun da sadece bir partiye ait değil. Türkiye'nin dört bir yanında, partiler üstü bir yozlaşma hali söz konusu. Belediyeler adeta bir "garip yapı”ya dönüşmüş durumda.

Personel alımlarına bakıldığında, liyakatten çok akrabalık, ehliyetten çok tanışıklık ön plana çıkıyor. Aynı soyadlarını taşıyan, parti yöneticilerinin yakınları olan kişiler belediyelerde üst kademelerde görev alırken, işin ehli insanlar ise kapının dışında bekliyor. Siyaset bu çarpıklığa sessiz kalıyor, hatta kimi zaman göz yummaktan da öte, bu düzene destek veriyor.

İddiaya göre birçok belediyede iş ilişkileri kağıt üzerinde usule uygun gösteriliyor ama sahada işler bambaşka işliyor. Makamlar adeta tapulu mallar gibi sahipleniliyor. Görev verilen ama görevini yapmayan, sadece pozisyon sahibi olmak için orada duran, sorumluluktan uzak isimler doluşmuş durumda.
Tasarruf derseniz, o da yalnızca lafta... Öze indirildiğinde, hiçbir gerçek tasarruf yok. Herkesin dilinde "kemer sıkma” ama yapılanlar tam tersini gösteriyor. Şatafat, israf ve plansızlık hâlâ en büyük zaaflarımız arasında.

Geçtiğimiz hafta Cuma hutbesinde "kamu hakkı, kul hakkı” üzerinde çok ciddi duruldu. Devletin imkânlarını kendi çıkarı için kullananların vebalinin büyük olduğu anlatıldı. Oysa biz ne görüyoruz? Bir belediye başkanının kendi yakınlarını işe alması, parti yöneticilerinin akrabalarını iyi pozisyonlara yerleştirmesi etik midir? Bunu herkesin ciddi ciddi düşünmesi gerekiyor.

Artık bu bozulmuş düzenin değişmesi gerekiyor. Belediyelerdeki bu çarpık yapı sadece muhalefetin ya da iktidarın değil, topyekûn sistemin sorunudur. Halkın vergisiyle dönen bir kurumun, halkın ihtiyaçlarından çok, yöneticilerin yakın çevresini mutlu etmesi kabul edilemez.
Vicdan sahibi herkesin, özellikle de bu işi sorumlulukla yürüten siyasetçilerin bu sorulara dürüstçe cevap vermesi gerekir:
"Bu koltuklar hizmet için mi, yoksa ikbal için mi?”

"Bu makamlarda milletin sesi mi var, yoksa sadece yandaşların mı?”
Unutmayalım: Kamu hakkı, Allah katında en büyük sorumluluklardan biridir.
Ve bu hakkı çiğneyenler sadece dünyada değil, ahirette de hesap verecektir.

*YAZILARIN TÜM SORUMLULUĞU YAZARLARA AİTTİR

Yazarın Diğer Yazıları