KARANLIKTA KALAN SESLER 


Toplum olarak her gün sosyal medyalarda , gazetelerin üçüncü sayfalarında, televizyon haberlerin alt satırlarında benzer cümleler görüyoruz: ''Bir kadın daha öldürüldü.''

Kadın cinayetleri yalnızca bireysel bir öfkenin ya da kişisel bir meselenin sonucu değildir; bu, toplumsal bir yaradır. Kadını malı gibi gören, onu tahakküm altına almak isteyen, eşit görmeyen anlayışın en acı sonucudur. "Seviyordu, kıskandı, cinnet geçirdi” gibi gerekçelerle açıklanmaya çalışılan her cinayet, aslında kadınlara gösterilen değersizliğin göstergesidir.

Bir kadının ardından dökülen gözyaşı, aslında hepimizin utancıdır. Kadın cinayetleri yalnızca öldürülen bir bireyin değil, aynı zamanda ardında bıraktığı evlatların, ailesinin, dostlarının yaşamını da karartan bir felakettir.

Her bir kadın cinayeti, bir toplumun vicdanına sıkılan kurşundur. Bir anne çocuğuna masal anlatamayacak, bir genç kız hayallerini gerçekleştiremeyecek, bir kadın emeğini, sevgisini dünyaya sunamayacak. Bu sessizliği bozmak zorundayız. Çünkü sessiz kalan her ses, bir başka kadının hayatına mal oluyor.

Unutmayalım: Kadın cinayetlerini önlemek sadece bir devlet politikası değil, aynı zamanda bir toplumsal dönüşüm meselesidir. Bu dönüşümün adı eşitliktir. Kadının değer gördüğü, sesinin duyulduğu bir toplumda ne şiddete ne cinayete yer kalır.

*YAZILARIN TÜM SORUMLULUĞU YAZARLARA AİTTİR

Yazarın Diğer Yazıları